Devrimci Sınıf Hareketinin Güncel Sorunları-04

Sosyalist hareketin tarihinde yenilgi sonrası dönemler, bir çeşit işin kolayına kaçanların başvurduğu, devrimcilerin ve devrimci eylemlerin “suçlanmasının” tarihi olagelmiştir. Devrimci mücadelenin yükseliş dönemlerinde hangi tesadüflerin sonucu olduğu kestirilmeyen bir nedenle devrimci hareket saflarında yer alan, sınıf mücadelesinin karmaşık ve girift süreçlerinden habersiz küçük burjuva unsurların bu dönemde başlıca iki davranış biçimine tanık olunmuştur: Ya nedamet getirmişler ve sistemin yavuz hırsızları rolünü üstlenerek “kraldan çok kralcı” kesilerek sisteme övgüler yağdırmışlar, ya da “geçmişin mirasını ikiyüzlüce” çıkarlarına tahvil ederek sömürü alanı olarak kullanmışlardır. Bize kalırsa birinci türleri ikincilere göre daha makul saymak gerekir. İkinci türler, yenilgi sonrası devrimci hareketin içinde adeta “safralaşırlar” ve sözüm ona “eleştiri” adına yapışkanlıklarını ve yılışıklıklarını bir soytarı kıvraklılığında sergilemenin dayanılmaz hafifliğe ile varlıklarını sürdürürler.  Bizzat sınıf hareketinin kendisi, sınıf mücadelesinin kitleselleşmesiyle bunların varlığının da sonu getirecektir. 1905 Rus işçi sınıfının ayaklanmasının yenilgiyle sonuçlanması, bu türlere sözüm ona “eleştiri” masumiyeti altında Bolşevikleri suçlama ve devrimcilere küfretme, devrimci hareketin kitlesel tabanında yılgınlık ve devrimcilere güvensizlik sağlama olanağını sağlamış, onlar da bu olanağı bol bol kullanmışlardır. Gerçek yüzleri,1917 Ekim Devriminin zaferle sonuçlanmasıyla otaya çıkmış, iç savaşta karşı devrimcilerin yanında yer almakta duraksamamışlardır. Bu sözüm ona eleştirilerin hemen sayılabilecek olanları örgütlenme sorunu, öncülük sorunu, işçi sınıfının iktidar olmasının ve iktidarını korumasının sorunu olarak gözükmesine karşın, altında yatan neden daha derindir ve bütün mesele işçi sınıfının sosyalist iktidarının kurulması ve sınıfsız topluma geçişe ilişkindir. Yani sorun sosyalizmin inşasının “nasıl edilip de” başarısızlığa uğratılacağı sorunudur. Örneğin, Çarlığın yıkılması ve işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesinin yolu olarak önerilen ve Bolşeviklerin örgütlenme tarzı olarak ileri sürüp savundukları ve hayata geçirmeye çalıştıkları sınıf örgütlenmesinin “yukarıdan aşağı doğru” örgütlenmesi tezi, 1905 ayaklanmasının yenilgiyle sonuçlanmasının ardından gerek Menşevikler tarafından olsun, gerekse kâh Bolşeviklerin saflarında, kâh Menşeviklerin saflarında yer alan Troçki ve yandaşları tarafından olsun en ağır saldırılara uğramış, Bolşevikler neredeyse ihanetle suçlanmışlardır.

Bunların önemli bir kısmının 1917 Ekim Devriminin zaferinden sonra karşı devrimcilerin başlattığı iç savaşta Beyaz orduların yanında yer aldıkları bilinmektedir. Sınıf mücadelesi, devrimcilerle karşı devrimcilerin çoğu kez “cepheden” mücadeleleri olarak tezahür etmemiştir. Tarihten sadece devrimciler ders almaz, denilebilir ki burjuvazi alması gereken dersi devrimcilerden daha köklü şekilde almakta ve zayıf yanlarını kapatmakla da kalmayıp, devrimci hareket içinde adeta karargâhını da kurmaktadır. Yukarıda sözünü ettiğimiz “kolaycı” unsurlar bu noktada belki de süreç içinde sınıf mücadelesinin eleyip atacağı unsurlardır. Ancak, Burjuvazinin sınıf mücadelesi sürecinde devrimci örgütlerin içine yerleştirdiği, amacı ve niyeti sınıf mücadelesini dumura uğratmak olan, iyi yetiştirilmiş, deneyimli ve tecrübeli karşıdevrimci “koçbaşlarının” devrimci hareketlerde meydana getirdiği yıkım üzerinde, her devrimcinin dikkatle düşünmesi ve uyanık olması, gerek kendisinin ve yoldaşlarının, gerekse devrimci örgütlenmenin yaşamsal sorunudur. Gerek dünya devrimci hareketinde, gerekse ülkemiz devrimci hareketinde, bu tür unsurlar devrimci örgütlenmelerin tepesine kadar tırmanabilmekte ve belli bir bölgede ve hatta o devrimci hareketin merkezinde yer alabilmektedirler. Bir yandan o hareket içinde “en yavuz militan” ya da ”en becerikli yönetici” rolünü ustalıkla oynarlarken, diğer yandan alttan alta o örgütlenmenin unsurlarının birbirlerine karşı güvenlerini sarsmak, tedirginlik yaratmak, örgütlenmede “zafiyet çukurları” açmak başlıca görevleridir. Bir başka fonksiyonları, ajitasyon-propaganda ve örgütsel eylem deneyimi gelişmiş, devrimci eylemlerin sürükleyicisi militanların doğrudan, bizzat ve kendisi gibi etrafında yer alan tetikçiler aracılığı ile ya da egemen güçlerin militarist güçlerince etkisiz hale getirilmesinde oynadıkları roldür. Bu etkisizleştirme ihbar mekanizmasıyla tutuklatma ve cezaevinde etkisizleştirme, yani sıcak eylem alanlarından bertaraf etme olabileceği gibi, provokasyonlar yaratma ve öldürülmeler-öldürtmeler şeklinde de cereyan edebilmektedir. Devrimci hareketler içine yerleştirilmiş bu tür unsurların karşı devrimci faaliyetlerini yürütmede en sağlam dayanakları, örgütlenme içinde yer alan unsurların deneyimsizlikleri ve tecrübesizlikleridir. Özel olarak yetiştirilmelerinin avantajını öylesine kullanırlar ki, örgütlenme içinde bunlara yönelik her eleştiri “işaretlenir” ve uygun ortamın yaratılmasıyla eleştirenin “icabına” bakılır. Bu “icabına bakılma” hal ve şartlara göre değişik biçimlerde yerine getirilir. Bir bakarsınız o an’a kadar devrimcilerin güvenini kazanmış o “eleştiren” devrimci, bir gecede “ polis” oluvermiştir. Bu öylesine bir kırılmalıdır ki, diğer devrimci unsurları ister istemez birbirlerine karşı alttan alta kuşkuyla bakmaya başlayacaklardır ve provokatör ilk raundu kazanmıştır. Kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirmiş, devrimcilerin birbirlerine karşı güvensizliğinin ilk kıvılcımını tutuşturmuştur. Bir bakarsınız “görülen lüzum üzerine” ihaneti saptanmıştır ve infaz timi tarafından hemen ve derhal infaz edilmiştir. Bir bakarsınız, örneğin kendi ülkesindeki faşist yönetimden kaçmış ve bir başka ülkedeyse o ülkenin istihbarat polis birimlerine teslim edilmiştir. En korkuncu bunu yaparken yalnız olmadığıdır. Etrafındaki örgüt elemanlarının zafiyetleri kullanılacaktır ve hatta ve bu aşağılık oyunlarda bu unsurlar önemli roller üstlenecekler ve bir karşı devrimcinin şeytani kurnazlığı, bir devrimcinin eliyle gerçekleştirilecektir. “Karanlıklar prensimiz” oyunu kaldığı yerden sürdürmeye devam edecektir. Uç veren zafiyetlerini fark edenler hemencecik ve o gün etkisizleştirilecektir. Her pisliğin üzeri defne dallarıyla kapatılacaktır. O gün infaz edilen devrimcinin infaz gerekçesi el çabukluğu ile hazırlanmıştır. Mesela “örgüte ihanet” etmiştir!… Nasıl olsa etrafında her önüne atılanı yiyecek bir yığın beyinsiz vardır ve itaatte kusurları yoktur. Karanlıklar prensi devrimci hareket içindeki karşı devrimci görevini yürütürken gücünü bu “beyinsizler sürüsünden” alacaktır ve bunlara dayanacaktır. Örgütlenme içinde bu unsurlara bol keseden “kariyerler, unvanlar” dağıtılacak ve müritlerimiz “adam yerine konulma” psikolojisi ile egolarını tatmin edecektir. Karanlıklar prensimiz giderek örgüt içinde “tek adam” olarak hedeflediği konuma ulaşmıştır artık. Devrimci hareketi bizzat devrimcilerden aldığı güç ve destekle sabote etmek için bütün gücü elinde toplamıştır… Artık “ karanlıklar prensini” tutabilene aşk olsun”… Prensimiz işbaşındadır ve işi bununla da bitmeyecektir. Kendisine ağababalarının öğrettiği “sol literatürü” iğdiş ederek “çok önemli şey söyleyen” adam “ululuğunu” tartışmasız hale getirerek, “biat eden” müritlerinin gözünde ulaşılmaz adam olmaya devam edecektir. Artık o, karşısında söz söylenemez, karşı gelinemez, eleştirilemez bir “şeyh”tir ve etrafı sırası geldikçe türlü çeşitli Bizans oyunlarıyla, entrikalarıyla tasfiye edilecek devrimci görünümlü “emir erleri” ile doludur. O, bizzat gücünü, devrimci uyanıklığı, Dünya ve ülke devrimci hareketinin deney ve tecrübesini öğrenmeyi “kendisine yük sayan” “sözüm ona” devrimcilerden almıştır. “Karanlıklar prensine” ne bir suç yüklenebilir, ne de ondan yakınmaya hakkımız vardır. O, karşı devrimin devrimci hareket içindeki “Koçbaşıdır” ve karşı devrimin kendisine verdiği görevi yerine getirmiştir. Onun görevi her türlü karşı devrimci eylemi devrimci hareket içinde örgütlemek ve devrimci hareketi sabote etmektir. Onun kullandığı gücü devrimci olma adına ona veren biziz. Bu noktada devrimci hareket içine sızmış, burada kendisine yer bulmuş, güç edinmiş karşı devrimcinin “devrimci örgüt ve eylemi” sabote etmedeki başarısızlığı aslında devrimcilerin utancıdır, ona güç ve destek sağlayanların ayıbıdır. Sınıf mücadelesi acımasızdır ve cinayetlerden provokasyonlara kadar uzanan bu karşı devrimci eylemin tahrifatına zemin hazırlayanlar, Dünya ve Ülke devrimci hareketinin deney ve tecrübesinden öğrenmek ve uyanık olmak yerine, sanki dünyada bir ilkmiş gibi, “yanılmışız, bilmiyorduk” gibi gerekçelerle kendilerini “mazur” göstererek aklayamazlar. Niyetleri bu pisliğe kapı aralamak olmasa bile, buna güç ve destek vermekle, yanında yer almakla, işlenen bu suçların vicdanen ortağıdırlar… Bu kiri, bu pisliği temizleyecek bir savunma ancak riyakârlık olur, iyi niyet değil. Sınıf mücadelesi acımasızdır ve yanılgı düşmanın işine yarar. Hem siz, bu “koçbaşının” devrimci harekette bu denli yer edinmesine daha ilk işaretlerde karşı çıkmak, onu etkisizleştirmek, tahrifatın önüne geçmek yerine, bu tür karşı devrimcilerin devrimci örgütlenmede amacına ulaştıktan ve mızrağın çuvalı delip geçmesinden sonra bu tür pisliklerin yüzünü görseniz ne olur, görmeseniz ne olur… Olup bitenlerin hesabını vermekte suç ortaklığınızın üstü kapatılamaz. Ve bu gün birazcık ar ve hayâ duygusuna sahipseniz devrimci hareketten elinizi çekin, belki vicdanınız bir parça huzur bulabilir. Aksi bir tutum ve davranış utanmazlıktır.

 

Yazımızın başında sözünü ettiğimiz sınıf mücadelesinde “işin kolayına kaçanları” sınıf mücadelesi bir aşamasında sırtından atar ve yoluna devam eder. İkinci türlere cevabı ise sınıf mücadelesinin bizzat kendi yasası ve hukuku gerektiği gibi verir ve tarihin adaleti tecilli eder.

Ülkemiz ve Dünya Devrimci hareketinde karşı devrimcilerin şu veya bu devrimci örgütlenmelerde farklı biçimlerde etkinlik sağlamaları hep yaşanmıştır. Sonuçları itibariyle devrimci hareketin yıkımına, kitlelerin güvenini kazanmış devrimcilerin soyutlanmasına, devrimcilerin birbirlerine güvensizlik beslemelerine, giderek devrimcilerin fiziki olarak ortadan kaldırılmalarına kadar gitmiştir. Sınıf mücadelesinde burjuvazi bu tür entrikalarını devrimci hareket içine hep taşıyacaktır. Sınıf mücadelesinin karmaşık ve girift sürecinin her aşaması her devrimciye bu tür unsurların sızma olasılığına karşı azami dikkat ve özen göstermeyi, bunun için de ülke ve Dünya devrimci hareketinin deney ve tecrübelerini öğrenmelerini zorunlu kılar ve bu görev hiçbir devrimcinin erteleyemeyeceği ve ihmal edemeyeceği kadar acildir, zorunludur.

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.