Latin Amerika: “Kış Ortasında Bahar”

(Latin Amerika’yı anlatan sözün başı olmadı, görülen o ki sonu da olmayacak, ye da şimdilik. Western filmlerinin “kötü adamları ” kötü adamlıklarına devam ediyorlar!… “Kadır-i mutlak beyazları” ve yerli ortaklarını tedirgin eden ” kötü adamlar”, kendi ülkelerinin efendileri olmayı kafalarına koymuşlar bir kez!… “Beyazlar ve yerli şerifler” uykusuz geceler geçiriyorlar, tedirginler… Fazla söze gerek yok: Simon Bolivar’ın asi torunları, yankeelerin yüzyıllardır kan ve ateşe boğdukları ülkelerinde asiliklerine devam ediyorlar,kış ortasında baharı davet ediyorlar ülkelerine!…)

Amerika ,15. yüzyılda keşfedildi diyorlardı,büyük kaşif(!) Ameriko Vesbuçi tarafından. Daha sonraları, aynı güçlerin yandaşları tarafından da kabul gören gerçek, Amerikanın uygarlığın beşiği olduğu gerçeğiydi. Bu topraklarda yaşayanlar çağdaşlarına göre daha ileri bir uygarların temsilcileriydiler.

 

Mayalar, Aztekler v.b.Binlerce yıldır bu topraklarda yeşeren hayat yok sayılmalıydı, çünkü sömürgeciler kendilerinin olmayan her şeyi yok sayarlardı ve bu onların o kadar kutsal hakkıydı ki, aksi düşünce kutsal sömürgeciliğe karşı işlenmiş bağışlanmayacak ve bedeli ancak toplu katliamlarla ödetilecek bir günahtı. Bu nedenle, büyük kaşifin keşfinden (!) önce bu topraklarda boy veren hayat yok sayılmalıydı. Sömürgeciler, kabaran iştahlarını doyurmak için sıraya girmişlerdi. Bunun için birbirlerini bile tepeleyebilirlerdi. İlk sömürgeleştirme girişimi İspanyollarındı. Gemileriyle, askerleriyle, vahşetleriyle kıtadaydılar. Beklenmedik bir direniş ve karşı koyuşla şaşkına uğrayan sömürgeciler, daha çok asker, daha çok silah ve daha çok ölümlerle yeniden, yeniden saldırıya geçiyorlardı. Savaş tekniği ve araç –gereçler bakımından daha donanımsız olan kıta halkı da her geçen gün hem savaşmayı öğreniyorlar, hem de direnişlerini kıta ölçeğinde örgütleyip geliştiriyorlardı. Saldırıya başka sömürgeciler de katıldı. Portekizler, İngilizler… Olmuyordu, bir türlü bu modern savaş araçlarından yoksun insanlar dize getirilemiyordu. Barutlu silahlara karşı ok ve yay, modern gemilere karşı bambu kayıklar… Sömürgeci yağmacılık, işgal, toplu kıyımlar kıta halkına savaşmayı öğretmişti… Simon Bolivar uzun direnişlerin ve yaşamı savunmanın adıydı. Haitili kölelerden ” özgürlüğe aşık bir halkın sonunda mutlaka özgür olacağını öğrenen” bir öğrenci,özgürlüğün savaşarak elde edileceğini öğreten bir özgürlük savaşçısı öğretmeniydi.. Savaş, bütün kıtada örgütlenmeli ve direniş derinleştirilmeliydi…

Derler ki mitolojide, Kutsal ruhlar ölmez. Ne zaman, hangi vakit bilinmez ama bir başka insanın bedeninde yeniden hayat bulur… Simon Bolivar’ın ruhu 20. yüzyılda Che Guavera ve Fidel Castronun bedeninde hayat bulacaktı… Sömürgeciler evrile evrile kıtaya yerleşmişlerdi… İspanyolları Portekizler, Onları İngilizler, İngilizleri Kuzey Amerikalılar takip etmişti. Kuzey Amerikalılar diğer sömürgecilerden daha kurnazdı. Egemenliğini ,kıyımlarını,sömürülerini kendi adına yetiştirdiği işbirlikçilerine devretmişti, Dominik Cumhuriyetinde, Ekvatorda, Grenadada, Haitide, Jamaikada, Guatemalada, Kolombiyada, Hondurasta, ElSalvadorda, Peruda, Venezuelada, Paraguayda, Nikaraguada, Brezilyada, Şilide, Surinamda, Meksikada… Batistaydı, Salazardı,, Frankoydu, Pinocheydi, Somozaydı, Vidalalaydı, Fujimoriydi bunların adları.. Sadece kıtada mı? Dünyanın her yerinde Amerika vardı.Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da… Türkiye’de… Amerika neredeyse orada, karşısında canlarını dişlerine takarak savaşıyorlardı. İspanyada Franko faşizmine karşı verilen cevap “Halk Cephesiydi” , “No Passaran”dı… Dünyanın her tarafından ilericiler, sosyalistler, Komünistler faşizme karşı savaşmak için Madrid’teydi… “No Passaran”… Faşizme geçit yok!.. Madrit direniyordu,Victor Jara’nın ezgilerinde, Lorcanın şiirlerinde direniyordu. “Guernica” Faşizme karşı direnişin fotoğrafıydı. Şili!… Güz güneşi yine kana bulanmıştı, Santiagonun parklarında. ITT sponsorluğunu üstlendiği kanlı darbe, cinayetler uzmanı CIA eliyle tezgâhlanmış, sosyalist devlet başkanı Allende, yaşına taş çıkarırcasına darbecilere karşı savaşarak öldürülmüştü… Şilinin, Allendeden sonraki hali malum… İşkenceler, cinayetler ve halkın dayanılmaz yoksulluğu… Emperyalizm kudurmuşçasına saldırıyordu… Arjantin’de faşist darbeci Videlanın itirafına göre elli bin Arjantinli yurtsever uçaklarla atlas okyanusuna atılarak ” köpek balıklarına yem” edilmişti.1970 li yılların sonlarında Nikaragua verilmesi gereken cevabı veriyor, Somoza Nikaragua’yı terk ediyor ve Sandanistalar halk adına iktidara el koyuyorlardı. Peru’da Tupac Amaro ve Aydınlık yol gerillaları, Kolombiya’da FARC (Kolombiya devrimci silahlı güçleri), Meksika’da Zapatistalar zorbalara karşı anladıkları dilden cevap vermede yeni aşamalar kaydederken, kitlesel halk hareketi de kıta ölçeğinde yeniden toparlanıyordu. Brezilyada MST (Topraksız köylü hareketi gibi) . İMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist-kapitalist sistemin mali kuruluşlarının sosyal ve ekonomik olarak krize soktuğu kıta, krizden kurtulmanın yolunun emperyalizme hayır demekten geçtiğini uzun ve dolambaçlı, zor yollardan geçerek öğrenmişti. Latin Amerika halkı, kıtasal ölçekte hiç bu kadar gerçekçi olmamıştı belki. Gerçekçiydi, çünkü imkansızı istiyorlardı. Belki Che’nin gerçekleşmeye başlayan rüyasıydı da bu. 21.yüzyılda Che’nin düşünün gerçekleşmesine bir adım daha yaklaşılmış, Uruguayda Tabare Vasqez, Arjantinde Nestor Kirchner,Brezilyada Luiz İnazo Lula, Venezuellada Hugo Chavez gibi halkçı ya da sosyalıst adaylar seçim yoluyla iktidarı elde etmişlerdir. Küba ve Fidel Castro bütün insanlık için serin bir nefesti.

Vietnam, Kamboçya, Laos, Gine Biseau, Filistin, Dofar, Şili, Uruguay Küba,Polisario…Ve giderek, emperyalizme göre daha ilkel sömürge yöntemine sahip olan sömürgecilik ,biçim değiştirerek daha komplike yöntemlere yönelirken,diğer taraftan başka emperyalist güçlerde yağmadan aldığı payı büyütmek için dünyayı kana boğmaya ve ateşe vermeye hazır olduklarını göstereceklerdi. Sıra Afganistandaydı, Iraktaydı. Amerikan kovboyları demokrasi havarisi idi. Eski Sovyet Cumhuriyetlerine de demokrasi götürülmeliydi. Tekeller az şeyle doymazdı.Kafkas petrollerinin cazibesi dayanılmazdı. Kapitalist-emperyalist sistem dışında kalan ülkelerde ulus devletler egemenliklerini ya terk etmeliydi yada şişli rus escort terk ettirilirdi. A.B.D li para spekülatörü SOROS bu ülkelerde ABD adına aydın etiketli işbirlikçilerine iyi para veriyor,karşılığını da iyi iş (!) yaptırıyordu. Diğer taraftan AB de hani hoş şeydi… Amaçları demokrasiydi zinhar… AB nin de Karen Fog’dan çok Karen Fog’çuları vardı. Ülkenizi ve halkınızı satmanın bedeli neyse,ödeyip satın alıyorlardı. Ve işte demokrasi… 1990 larda SSCBnin başını yiyen emperyalizm,bu ülkelerin 15-16 yaşlarındaki kızlarını birkaç dolar karşılığı fuhuş yapmak için özgürleştirmişlerdi. Sıra bizdeydi. Sıra, herkesteydi,bütün yeryüzündeydi.

SON YERİNE: Bir sanat-edebiyat dergisi olma iddiasındaki ekin/Sanat dergisinde bu yazının yeri nedir diye sorulabilir? Gerçekten bu yazı bu soruyu sorduruyorsa amacına da ulaşmış demektir. Ekin/Sanat, adı üstünde bir sanat/edebiyat dergisidir.Bugünün “küreselleştirmeci” zihniyetinin ideolojik ve politik dayatmalarla ve adeta programlandırdığı beynimize sanat/edebiyat yapımı diye kakaladığı , hayatın ataköy escort ve insanın dışında her şeyi konu edinen,içinde insandan başka her şeyin varolduğu Popülist/saman köpüğü sözüm ona “edebi yapıtlarının” niçin ortalığı doldurduğu sorusunun yanıtı buradadır. Egemen sistemi karşısına almaylan sanatçı sistemin sanatını üretmek zorundadır. Gerçek sanat yapıtı,insanı yok sayan,savaşın ve sömürünün varlık nedeni olduğu sisteme/sistemlere karşı verilen mücadelenin içinden çıkmıştır. Popülizmin yarattığı haftalık yıldızlar samsun otele gelen escort saman alevi gibi hemen yanıp sönerken, Nazım Hikmetin,Nerudanın, Lorcanın,Picassonun,Balzacın Tolstoy’un, Dostoyevski’nin, Şolohov’un, Markez’in, Amado’nun, Vasconcelos’un, Henri Böll’ün ve… adlarını saymadığımız daha nicelerinin unutulmayışı, dahası sistem “sanatçılarının(!) bütün gayretkeşliklerine rağmen bu sanatçıları ve ürünlerin bir türlü unutturmayı başaramamasının nedenini de burada aramak gerekir. Savaş, yaratmayı da öğretiyor.

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.