Tekelci Kapitalizm Döneminde Devlet-04

Tekelci kapitalizmin 20.yüzyılı başlarında devlet, devlete egemen olan burjuvazinin kombinasyonunda daralmaya uğrayacaktır. Tekelleşmenin erittiği orta ölçekte tarım ve sanayi işletmeleri tekeller tarafından yok edildikçe bu işletmelere sahip burjuvazi de ekonomik gücünü yitirecek ve devletteki egemenlik etkinliği ortadan kalkacaktır. Kapitalizm,  tekelleşme ivmesine göre tabana doğru yayılan burjuva katmanları eleyerek serbest rekabetçi dönemin “ bütün burjuvazinin devleti” tekelci kapitalizmin devletine dönüşerek orta ve küçük burjuva katmanların devletteki ekonomik ve siyasi egemenliği yukarı doğru sivrilen ve kapitalizmin tekelleşmesine paralel olarak devlet de azalacak, giderek ortadan kalkacaktır.  Ulusal sınırlar içinde taban olarak daralan devletin hükmetme alanı ise giderek genişleyecektir. Küçük ve orta burjuvazi devlette etkin ve egemen güçler olmaktan çıkarak, devletin denetlediği ve baskı altına aldığı halk katmanlarına katılacaktır. Her sınıfın devletteki etkinlik ve egemenlik alanı ekonomik ve buna bağlı olarak siyasi gücüyle orantılıdır. Ekonomik gücü eline geçiren tekelci kapitalizm, bunun sonucu olarak devletteki siyasi egemenlik alanını da eline geçirmiştir. Devlet, işlev ve donanımı açısından ulusal kökenli tekelci kapitalizmin etkinlik ve egemenlik aracı olarak organize edilmiştir.  Ulusal kökenli tekelci kapitalizmin bu aşamasında devlet, tekelci burjuvazinin çıkarlarını koruma amaçlı olarak işçi sınıfının iktidar talepli ve diğer sınıfların muhalif hareketlerine karşı yüksek duvarlarla çevrilerek zırhlanmıştır.

Birinci paylaşım savaşına, savaşa giren merkez kapitalist devletlerin yukarıda özetlenen yapılarıyla girilmiştir. Savaşın bir aşamasında Rus devriminin gerçekleşmesiyle Rusya emperyalist savaştan çekilmiştir.  Altı çizilmesi gereken nokta, her iki cephede savaşan emperyalist devletlerin ilk yaptıkları, işçi sınıfının iktidar talebini bastırmak, önderlerini hapsederek ya da öldürerek etkisizleştirmek, sosyalist ya da komünist partileri zaptı rapt altına alarak etkisizleştirmek olmuştur. Örneğin, Sovyet devriminden etkilenen Almanya’da,  Komünist partisinin İngiltere’ye çıkarma yapmaya hazırlanan Alman donanmasına çağrısı üzerine donanma savaşı reddederek Komünist partinin çağrısına uyacak ve donanmaya kızıl bayrak çekilerek Alman donanması sosyalist devrim saflarına katılacak, devrimin barutunu ateşleyecektir. Alman imparatoru ile Alman Sosyal Demokrat partisinin anlaşmasıyla sosyalist iktidar yolu kapatılarak devrimciler katledilecek, Komünist parti önderleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht öldürülecektir. Alman sosyalist devrimini bastırmakta bu denli kanlı davranan Alman Burjuvazisi, ileride gerçekleşecek olan Alman faşizminin de temellerini atılacaktır. Denilebilir ki 1848 devrimini kanla bastıran burjuvazi 1918 Alman devrimini de aynı kanlı iştahla bastırmıştır. İşçi sınıfının iktidarından öcü gibi korkan Alman Burjuvazisi, savaşın mağlubuydu ve ülkesinin savaşın galibi diğer emperyalist ülkelerce yağmalanacağını biliyordu. Gerçekten de birinci paylaşım savaşının mağlubu Almanya topraklarının büyük bir kısmını kaybedecek, ordusu dağıtılacak ve ağır tazminatlar ödeyecektir. Burjuvazi ülkesinin parçalanmasına razıdır, ancak işçi sınıfın iktidarının halkı tok, ülkesi bütün bir Almanya yaratmasına asla rıza göstermeyecektir… Tekelci burjuvazinin devleti budur. İşçi sınıfına karşı beslediği düşmanlığı savaş içinde olduğu diğer kapitalist ülkelere karşı göstermeyecektir. Şaşılacak bir yan da yoktur. Devlet, burjuvazinin kendisine yüklediği görevi yerine getirmektedir. Burjuvazinin yurtseverlik ölçüsü de budur. Burjuva devletin bu özelliği sadece Alman burjuvazisine özgü olmayıp, bütün ülkelerde sosyalizme ve sosyalist/ komünistlere karşı tutumları aynıdır. Birinci paylaşım savaşının galipleri ve mağlupları arasındaki paylaşım anlaşmaları ve diğer ilişkiler bu yazının konusu dışındadır. Ancak emperyalist devletlerin aralarındaki çelişkinin savaşla çözülmesi bir yana çelişki daha da artacaktır. Sovyet devrimi ile dünyanın altıda biri kapitalist pazarların dışına çıkacak, paylaşım savaşıyla Pazar alanlarının genişleyeceğini uman emperyalist/kapitalistler için Sovyet devrimi hayal kırıklığı yaratacaktır. Sovyet devriminin başarıya ulaşmasının en önemli sonuçlarında birisi, Merkez kapitalist ülkeler işçi sınıfına moral kaynak ve fiili destek olması ise, diğer sonucu,  gerek daha önceki dönemlerde başlayıp devam eden gerekse paylaşım savaşının işgallerine karşı başlatılan antiemperyalist ulusal kurtuluş savaşlarına sağlanan maddi ve siyasi destektir. Bu husus Avrupa Burjuva devletleri ürkütmekle kalmayacak, daha önce hesaplarında olmayan ciddi sorunlarla yüz yüze gelmelerine sebep olacaktır.

Bu sorunlardan birincisi, savaş sonrası dönemi takiben kitleselleşerek güçlenen Komünist partilerinin burjuva iktidarlara karşı ciddi alternatif olmaya başlamalarıdır. Bu dönem,  Marksın 19. Yüzyılda hayali olan Avrupa’da sosyalist devrim beklentisine en yakın olduğu dönemdir.

İkincisi ise, birbirleriyle ölesiye Pazar ve egemenlik alanları elde etme rekabetinde olan kapitalist devletler,  rekabet halinde oldukları diğer kapitalist devletlere karşı silahlanma yarışıyla ekonomilerini askerileştirerek orduyu tahkim ederken,  ülke içinde de işçi sınıfının mücadelesini bastırmak için de polisin görev v yetkilerini artırarak, tümüyle ortadan kaldıramasa bile kazanılmış ekonomik demokratik hakları kısıtlayacak ve adım adım polis devletinin inşasına yönelecektir.  Bu aşamada ordu henüz işçi sınıfının iktidar mücadelesine karşı “iç savaş ordusu” olarak örgütlenmemiştir. Ordunun görevi, mensubu olduğu devletin burjuvazisi adına diğer emperyalist ülkeler tekelci burjuvazisine karşı kendi ülkesinin tekelci burjuvazisinin çıkarlarını korumaktır.

Devlet, mensubu olduğu tekelci kapitalizm adına hâkimiyet alanlarının doruğuna ulaşmıştır. Mutlaklık noktasına ulaşan devletin tahakkümü toplumun bütün kesimlerine sirayet etmiştir. Devletin bütün yetkileri elinde toplamasına karşın işçi sınıfının mücadele ivmesi yükselmeye, sosyalist ve Komünist partiler kitle tabanını genişletmeye ve artan oranda halk katmanlarının desteğini sağlamayı sürdürecektir. Her ne kadar devletin işleyişinde ordunun ve polisin görev ve müdahale alanı farklı alanlar ise de, komünist partilerin gerek işçi sınıfı içinde gerekse halkın diğer katmanlarının içinde örgütlü ve burjuva iktidarları zorlayıcı güce sahip olmaları,  devrimci eylemlerin bastırılması polisin müdahale gücünü aşması nedeniyle, kapitalizmin sonraki aşamalarında ordunun “dış müdahalelerle sınırlı” görev ve sorumluluk alanında değişiklik yapılacak ve ordu, polisle birlikte “ iç müdahale” alanında da görev ve sorumluluk üstlenecektir. Bir başka ifadeyle ordu, sınıf mücadelelerine karşı “iç savaş ordusu” olarak örgütlenecektir. Kapitalizmin sonraki aşamasında sıkça görülen askeri faşist diktatörlüklerin temeli bu dönemde atılacaktır.

Birinci paylaşım savaşının dışsal etkileri kapitalizm açısından hayal kırıklığı yaratmıştır. Paylaşım savaşının Sovyet devrimiyle bir yandan Pazar kaybıyla sonuçlanması, diğer yandan dünyanın farklı bölgelerinde sömürge ve bağımlı ülkelerde birbiri peşi sıra ateşlenen bağımsızlık savaşları sistem olarak emperyalistleri yeni sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Emperyalizm artık dünyanın bütününde söz sahibi olmaktan çıkmıştır, Sovyetler kapitalizme karşı alternatif bir güçtür, bağımsızlık savaşları emperyalizmin omurgalarını kırmaktadır, sistemin mutlak egemenliği bölünmüş, parçalanmıştır.

İçsel etkileri ise daha korkunçtur. İşçi sınıfı Avrupa’da burjuva iktidarları çöplüğe süpürme hazırlığındadır. Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, Doğu Avrupa ülkeleri Komünist partileri iktidara hiç bu kadar yaklaşmamışlardır. İngiltere ve ABD de bile Komünistler ciddi kitlesel desteğe sahip olmaya başlamışlardır. Burjuvazi için işçi sınıfının iktidar olmasının yaratacağı sonuç, emperyalist ülkelerin aralarındaki çelişkilerden çok daha vahim sonuçlara yol açacaktır, iktidarı kaybeden burjuvazi tarihten silinecektir. Burjuvazi bu durumun farkındadır. Bu nedenle devlet öncelikle iç müdahale güçlerini tahkim edecek, karşı devrimci zorun bütün açık biçimlerinin kullanılmasından, sınıf hareketini açık karşı devrimci zor ile önlemeden, ideolojik sulandırmaya varan bütün cephelerde saldırıya geçecektir. Avrupa Komünist partilerin Markizimden ve proletarya diktatörlüğünden vaz geçerek Sosyal demokrasiye evirilmesinin taşları bu dönemde atılacaktır. Devletin, kitlelerin yaşam standartlarını yükselterek, rızasını alarak yönetmesi için burjuvazi kitlesel taleplere olumlu cevap verecek durumda değildir. Devlet, işçi sınıfı içinde işçi aristokrasisi yaratarak sınıf sendikacılığını yozlaştıracak, sınıf hareketinin bütünlüğünü parçalayacaktır.  Devletin, kitlesel gösterilerin bastırılması, grevlerin engellenmesi, kitlelerin sindirilmesini aracı olarak savaş sonrası artan işsizlikle açıkta kalan eğitimsiz, bilinçsiz, niteliksiz, sefil ve kişiliksiz kesimlerden oluşturulan sivil faşist güçlerin örgütlendirilmesi ve faşist partilerin kitlesel tabanının oluşturulması eğilimi de bu dönemde başlamıştır.

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.