Ulusal Kapitalizmden Küresel Kapitalizme-39

– DEMOKRASİDEN FAŞİZME-

Bu yazı dizisi 38. bölümde bitirilmek üzere planlanmıştı. Ancak, yazının bütününde hep bir “ eksiklik duygusu” nun rahatsızlığı bir türlü yakamı bırakmadı. Yazıda eksik olan ulusal kapitalizm döneminde devletin rol ve fonksiyonu ile küresel kapitalizm döneminde devletin rol ve fonksiyon farklılığının da altı çizilmeliydi. Bu bölümde bu konu irdelenecektir ve bunu başardığım oranda bir kendimi bu rahatsızlıktan kurulmuş sayacağım.

Kapitalizmin iç dinamiği ile geliştiği merkez kapitalist ülkelerde devleti oluşturan, organize eden rol ve fonksiyonunu belirleyen burjuvazidir. Bağımlı ülkelerdeki durumun böyle olmadığı gözlenmektedir. Bağımlı ülkelerde devleti oluşturup organize eden, rol ve fonksiyonunu belirleyen burjuvazi değildir, tersine bu ülkelerde burjuvazi devlet eliyle yaratılmış, ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları, emek gücü yerli bir kapitalizmin yaratılmasına seferber edilmiştir. Bir başka ifadeyle bu ülkelerde kapitalizm ülke içi değerlerin yoğun sömürüsüyle vücut bulmuş, giderek uluslararası sermayenin/emperyalist kapitalizmin şubesi haline gelmiştir,  bütünleşmiştir.

Bu ayrım sınıf mücadelesi açısından birden çok ve birbirinden bağımsız kimi zaman birbirinden farklılıklar gösteren, kimi zaman birbirinin içinde ve birbirini etkileyen sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.

Klasik kapitalizmde devlete, kapitalistler arasında düzenleyici ve denetleyici bir fonksiyona sahiptir. Ülke içinde rakip Kapitalist gruplar arasında rekabetin korunması, ticaretin örgütlenmesi, gümrüklerin düzenlenmesi, sermaye birikiminin akışında bürokratik mekanizmaların oluşturulması, iç güvenliğin sağlanması gibi bir rol verilirken, bu düzenleme fonksiyonunun içreğinde küçük mülk sahipleri orta ve küçük burjuvazinin varlığının devamının sağlanması, işçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesinin zaafa uğratılmasında oldukça önemli bir etken olan sömürüden dağıtılan paylarla yaratılan  “işçi aristokrasisinin güçlendirilmesiyle birlikte  işçi sınıfının mücadelelerle elde ettiği mevzilerin yasal korunmasının sağlanması, kitlelerin yaşam düzeyinin görece yükseltilmesi görevleri de vardır.   Burjuva devletin bu düzenleme fonksiyonu  burjuva demokrasisinin de işlerlik koşuludur.

Ülke dışında farklı kapitalist ülkelere karşı kapitalizmin hayat bulduğu pazarların korunması, yeni pazarlar elde edilmesi konusunda düzenleyici görevler yüklenmesidir. Ülke dışı fonksiyonun en belirgin özelliği ise rakip kapitalist ülkelere karşı “ulusal sınırların korunmasının” aracı olarak düzenli orduların oluşturulmasıdır.

Ülke içinde rakip kapitalist gruplar arasında rekabetin korunması devlete verilen bir görev iken, sömürüye karşı baş gösteren huzursuzlukları kimi zaman kitlelerin ekonomik/demokratik taleplerine sendikalaşma hakkı, gösteri ve ifade özgürlüğü, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının tanınması gibi haklara meşru zeminde cevap vererek, kimi zaman-özellikle grevler ve siyasal talepli mücadelelerle sistemin zorlandığı dönemlerde- mücadeleleri zor gücüyle bastırmak bu dönem klasik kapitalist ülke devletinin başlıca özelliğidir.  Kapitalist devletin ülke içinde “zor güçlerini” devreye sokması, ya kapitalizme karşı direnen feodal yapıların bertaraf edilmesi-  Erken dönem kapitalizminin Almanya’da köylü savaşları v.b- ya da işçi sınıfı hareketinin kapitalizmi tehdit ettiği dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Burjuvazinin karşı devrimci zoru kullanması kitle hareketlerinin bastırılmasından, toplu tutuklamalardan kitlesel katliamlara kadar geniş bir yelpazede farklı uygulamalar olarak görülmektedir. Tekelci kapitalizm döneminde karşı devrimci zor faşizme kadar tırmanmaktadır. 1871 Paris  Komün hareketinin, 1848 Haziran ayaklanmalarının kanla bastırılmasının nedeni devrimci eylemlerin kapitalizmi hedef alan içeriğidir.

Kapitalist devletin kitleler nezdinde “imtiyazsız sınıfsız bir kitleyiz” imajının sahteliği gibi “bütün ulusun devleti, bütün halkın koruyucusu” olarak yarattığı imajın sahteliği de yaşam pratiğinin sayısız sınavıyla denenmiştir. Erken kapitalizm döneminde Fransa-Avusturya arasında süren savaşın ansızın kesilme nedeni burjuvazinin sahte söylemlerinin turnusolüdür: 1848 yılında Fransız ve Avusturya işçi sınıfları kapitalizme karşı eylemdedir. İşçi sınıfının eylemleri her iki ülke burjuvazisini de ürkütür. Sınıf mücadelesine karşı Fransız ve Avusturya burjuvazisinin/devletinin kendi iktidarlarını korumak için bulduğu çözüm, aralarındaki savaşa son verip zor güçlerini işçi sınıfının eylemlerini bastırmak için kullanmaktır. 1848 ayaklanması kanla bastırılır. Kapitalizmin tarihiden itibaren en ciddi düşman Pazar paylaşımları için birbirinin gırtlağına basan farklı kapitalist ülkeler değildir, kapitalizmin iktidarını hedefleyen işçi sınıfıdır. Yine kapitalizm tarihinin altı çizilmesi gereken en önemli derslerinde birisi sınıf mücadelesinin savaşların en çetini olduğudur. Merkez kapitalist ülkelerde gerek işçi sınıfının gerekse toplumun diğer ilerici kesimlerinin  “örgütlü mücadele” geleneği kapitalizmle başlar. Sınıf bilinci, kazanılan mevzilerin korunması direnci, siyasal kültürün gelişmişliğinin harcı uzun sınıf mücadeleleri geleneğidir. Bu yüzdendir ki merkez kapitalist ülkeler burjuvazisinin kazanılmış haklara saldırısı halkın geniş kesimlerinden ciddi tepkiler görür. Burjuvazi, hakların “verilmediğini” bilir, bu hakların uzun mücadeleler dönemi kazanılmış haklar olduğunun ve dokunulması halinde ciddi toplumsal direnişle karışılacağının farkındadır. Bu tepkileri bastırmayı göze almak zorundadır.

Bağımlı ülkelerde kapitalist devlet, fonksiyonu “güçler dengesi”ni gözeterek yerine getirmez. Devlet, kapitalizmin “kırık fay hatları”üzerinde oturur ve hep “sosyal deprem” tehdidi altında sallanır. Askeri darbeleri faşist diktatörlükler izler. Hak taleplerinin devletin zor güçleriyle bastırılması olağanlaşır. Konjonktürün uygun olduğu zamanlarda devletin “şirinlik muskası” takarak demokrasi etiketi altında görücüye çıktığı dönemlerde şaşalı gösterilerle verdiği “haklar” sistemin nezle olduğu dönemlerde gerisin geri alınır ve devlet ciddi bir direnişle karşılaşmaz. Merkez kapitalist ülkelerin işçi sınıfının, devlet yönetimde karar ve denetleme mekanizmalarına sahip olduğu burjuva demokrasisi bu ülkelerde hayat bulmaz. Bağımlı ülkeler coğrafyasında yer alan Afrika, Asya, Latin Amerika ülkelerinin tarihinin askeri diktatörlükler ve faşizm tarihi olmasının nedeni budur.

Küresel kapitalizm, gerek merkez kapitalist ülkelerde, gerekse bağımlı ülkelerde devletin “düzenleme ve denetleme” olarak tanımladığımız rol ve fonksiyonunu ortadan kaldıracaktır. Artık devlet kapitalist ekonomimin işleyişinde olsun, isterse diğer ekonomik, demokratik siyasal ve sosyal düzenlemelerde olsun “bürokratik mekanizma” olmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Dahası küresel kapitalizm, devletinin kapitalizmin işleyişini düzenleyen ekonomik ve siyasal yetkisine son verirken, bu yetki kitlesel eylemlerin bastırılmasında, devrimci kıpırdanışların kanla bastırılmasında genişleyecektir. Küresel kapitalizmin devleti, kitlelerin yaşam düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomik, demokratik hakların korunması bir yana, mevcutlarının da ortadan kaldırılması açısından baskıcı rolünü artırmıştır. Burjuva demokrasisinin işlerlik kazandığı dönemlerde bu sınıflar işçi sınıfının mücadelesinde karşı tutum takınırken, küresel kapitalizmin karşısında eriyen ve ekonomik varlıkları sıfırlanan bu sınıflar işçi sınıfının doğal müttefikleri haline gelmiştir. Bugün gelinen noktada, klasik kapitalizm döneminde çeşitlilik gösteren sınıf ve katmanlar homojenleşmiş, ara katmanlar ortadan kalkmış,  toplum kesin çizgilerle iki sınıfa ayrılmıştır. İşçi sınıfı ve müttefikleri ile küresel sermaye sahipleri… Hatta öyle ki kapitalizmin süreklilik gösteren krizleri karşısında birbiri peşi sıra iflas eden şirketler de küresel sermaye karşısında silinmektedirler. Sonuç yerkürenin %90 nını oluşturan yoksullar ve %10 nunu oluşturan küresel sermaye sahipleri…

Küresel kapitalist devlet bu veriler altında yeniden oluşturulurken, ağır sömürüye karşı tepkileri yükselen kitlelerin tepkilerinin bastırılmasında küresel kapitalizmin devletinin kitlelere dönük yüzü karşı devrimci zor, diktatörlükler, faşist yönetimlerdir. Mevcut sistemin temsilcileri partilerden umudunu kesen sınıf bilinçsiz kesimin sisteme karşı tepkileri yine sistem tarafından absorbe edilmekte ve tepkiler faşist harekete kitlesel destek sağlamanın aracı olarak kullanılmaktadır. Küresel sermaye ideologlarının “devlet ekonomiden elini çeksin, küçülsün, kamu malları özelleştirilsin” cin fikirliliği de küresel kapitalizme derman olmaktan uzaktır. Özelleştirme adı altında toplumsal varlıkların sermayeye peşkeş çekilmesi karşısında, küresel sermaye devleti elbette asıl fonksiyonu olarak karşı devrimci zorun kullanım aracı olarak yeniden örgütleyecektir. Her şeyi yutup yok eden küresel sermaye krizlerin bedelini de halka ödetecektir.  Ağır vergilerle, sürekli zamlarla, kamu mallarının özelleştirilmesiyle, sosyal güvenlik kurumlarının fonlarına el konularak halkın cebinden alınan değerler yırtığı bir türlü yama tutmayan sermaye gruplarının “kurtarılması” na transfer edilecektir. Devletin, küresel kapitalizmin bu işleyişini devam ettirecek ve bu işleyişin ortaya çıkardığı toplumsal direnişleri kanla bastıracak şekilde yeniden örgütlenmesi sistemin doğası gereğidir ve kapitalizmin bugüne nazaran daha az sorunlu olduğu burjuva demokrasileri ile yönetme dönemine geri dönüşü de mümkün değildir. Süreç, kitlesel karşı koyuşların yoğunlaştığı ve buna karşılık da karşı devrimci zorun alenileştiği,devletin de düzenleyici ve denetleyici fonksiyonunun yönetilenlerin baskı altına alınmasında “zor güçlerinin” kullanılmasının süreklilik kazanmasına aracılık etmesine yöneliktir.

Sürece müdahale, kapitalizmin küresel saldırılarına karşı küresel çapta kitlesel eylemlerdir. İhtiyacımız olan tek şey yol gösterici, düzenleyici, kapitalizme karşı yönelen bütün tepkileri güçlü e etkin eylemlere dönüştürmede birleştirici işçi sınıfının ulusal ve küresel çapta devrimci aygıtının yaratılmasıdır.

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.