Geriye Kalan

Maviye boyanmış duvar
Gökyüzü sanılsın diye
Çömelip seyrettim
Ayaklarımın üstüne

Ne eylül akşamlarının serinliği
Ne ağustos gecelerinin aydınlık karanlığı
Ne tepemde yükselen ay
Ne rüzgârda dağılan saçların
Ne de tütün tarlalarından seyredilen
O parlak yıldız…
Hiçbiri yok
Bu duvarın mavisinde

Maviye boyanmış duvar
Gökyüzü sanılsın diye
İğreti ve hoyrat…

Gökyüzünde hudut yok
Gözlerine keder inmez
Alnına çöreklenmez hüzün
Mavi boşluğun

Salkım salkımdır bulutlar
Altında üveyikler oynar
Üstünde kırlangıçlar
Mevsim turna mevsimidir
Yani hasret, yani özlem
Doruklarda çırpınan kanat
Bir sevda türküsü söyler
Uçar gider hasret hasret
Mavi boşluğa

Gökyüzü özlemdir
Buram buram.
Hasrettir  kucak kucak
Ve tel örgüler ve demir kapılar
Ve maviye boyanan duvarlar
Kaba ve hoyrat

İşte bu noktada
Rüya bitti
Karşımda
Tüm haşmetiyle
Tüm kabalığıyla
Maviye boyanan duvar
Ve sen yoksun yanımda

Özlemler mavidir, bilirim
Özgürlüğümdür
Yüzlerine dökülen saçların
Gecenin derinliğindeki gözlerindir
… Dudaklarındır

Bu düşü yeniden yaşamamalıyım
Biliyorum; belki değil, imkânsız
İmkânsız yaşayamayacağım burada
Çöker göz kapaklarıma hüznün yorgunluğu

Gönül ferman mı dinler
Bazen ana-avrat bir küfür
Bazen zil-zurna, kör-kütük sarhoş
Bazen bir sevda, bir sevda ki

Kimseler duymasın isterim
Usulca hecelenirken ismin dilimde
Ve başımı kaldırıp yukarıya
Göreceğim de gökyüzünü
Düşecek sevdan aklıma diye
Korkarım

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.