Üskürme Lan

İnsan öksürür yahu…
Genzine bir şey kaçar öksürür, soğuk alır öksürür…
“Üskürme lan”… Hadi be… Üskürmeymiş… Öksürürken sana mı danışacağım…
12 Eylül… Mamak cezaevi, zemin 1,2,3. Koğuş…
Bir arkadaşımız öksürüyor…
Gardiyanın cinnet geçirircesine çıldırmış gibi tok sesi koğuş duvarlarında yankılanıyor… “Üskürme lan”… Zaten tüm koğuşun adları ortaktı… “Lan”…isimlerimizi unuttuk, lan beri lan öte…
“üsküren arkadaşımız şaşkınlıkla gardiyana bakıyor, ne yapmıştı acaba…
“Üskürme diyorum lannnn”…
Arkadaşımız gülmeye başlıyor…
“Aç elini lan”…
Elindeki copla Allah ne verdiyse arkadaşımızın eline vuruyor… Arkadaşımız bir elini çekip diğerini uzatıyor… Gardiyanımız terlemeye başlamış… Yazık… Yükünün hafifletmek gerek…
Durum anlaşılıyor… Meğer bize “üskürmek” yasakmış… Bizim arkadaşlar pratiktir, halin gereklerine göre hemen organize olmakta pek mahirdirler… “üskürmek” için sıraya giren arkadaşlar koridora çıkıp gardiyanımızın gözünün içine baka baka “üskürme” nöbeti geçiriyorlar… Ama ne “üskürme”… Mübarek bir tutunca gitmiyor da… Dalga dalga yayılıyor, koğuşun her bir köşesi “üskürük” nöbetine tutuldu.
“Aç elini ulan”…
Sırada başka bir arkadaşımız var… Sırayı bozmamak lazım… Disiplin önemli…
“üskürmeyin diyom lan size, orospu çocukları”… Allahı var gardiyanımız has hanım evladıdır…
Bizim arkadaşlar da pek anlayışsız canım… Ne gardiyanımızın bizi coplamaktan dışarı fırlamış gözlerini görüyorlar, ne ağzından saçılan salyalara aldırış ediyorlar, ne nefes nefese kalışını umursuyorlar… “üskürenlerin” bitmesi ne kelime, gittikçe de çoğalıyorlar…
Dayağı yiyen yeniden “üskürme” ve dayak sırasına giriyor…
Hava buz gibi soğuk… Gardiyanımız terden sırılsıklam kesilmiş, önce paltosunu, sonra ceketini, sonra atletini… Cebrail danası gibi çırılçıplak…
Coplamaktan bitkin düştü… Göz ucuyla adeta yalvarır gibi bize bakıyor… “Ben ettim siz etmeyin”… Dedim ya bizimkilerin de zerre anlayışı yok arkadaş… “üskürmeler “ koğuşun dışına taştı, dayak sırası hiç azalmıyor…
“Kanunsuz üskürenler” cobun geldiği el ayalarına, bileklerine vazelini sıvayp tekrar sıraya geçiyor.
Kazma sallamaktan beli ağrımış amele gibi doğruluyor gardiyanımız, cop elinden düştü düşecek…
“Bir de bize işkenceci diyorsunuz, şu sizin bana yaptığınız işkence değil de ne haaa… Şu halime bakın…
Ses tonu yalvarmalı, ağlamaklı…
“Üskürükler “ kesiliyor, dayak sırası dağılıyor…
Maskotumuz İbrahim’in efelenen sesini duydum… Bir gün bütün zulmün çarklarını parçalayacağız”…
İnsanlar öksürür, kuşlar öksürür, iki ayaklı, dört ayaklı bütün canlılar öksürür, doğa da öksürür. Denizler, okyanuslar, gökyüzü, toprak öksürür…
Ülkeler de öksürür… Meydanlar, caddeler, sokaklar öksürür…
Coplamaktan mecalsiz kalan gardiyanların elinden copları alınır, ağlamaklı sesleriyle gözünüzün içine bakar.
Siz insansınızdır… Gardiyanınızın acınası durumuna üzülmek de size düşer.
Yaşamlarına kastedilen bütün insanlar… Öksürün…

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.