Sabırla dinledik
Öfkeyle güldük
Anlatılan memleket hikayelerine
Nasıl da yalnızlaştık bulvar kıraathanelerinde
Ve nasıl da çoğaldık varoşlarında kentin
Düşümüzü düşler süslerdi
Geceyi ay ışığı
Ve geceye karışan arkadaş ıslıkları
Ve geceyi ağarttı türkülerimiz
Ve geceye direndi umut
Ve gece yaşandı amansız sevdalar
Ve geceyi yırttık makineli tarakalarıyla
Eylül’dü
Gün gibi güzeldi eylül
İçtendi
Kınından sıyrılmış bir bıçak gibi
On ikiydi takvimlerdeki tarih
Yere yapışacaktı sanki
kül rengi bulutlar
O gece
Bir başka ağardı şafak
Son hazırlıklar tamamlandı
Kışlaların duldasında
Uyumaktaydı ki dev
Dev gibi uykusunda
Buyruklarını verdi tarihin cüceleri
“Roma’yı yakın”
Roma yıkılacaktı
-Çaresiz-
Buyruk Neron’dan
Varsın açmasındı gelincikler
-Ne çıkar-
Çağla dökmesindi badem ağaçları
Güneş buluta girsin, ay görünmesin
-Ne çıkar-
Yaldızlı üniformalara eşlik etsin
Kılıçların parlaklığı
Kurusun göz pınarları çocukların
-Ne çıkar-
Mona Lisa’nın gülümseyişinden rahatsızdı
General suratlı general’ler
Eylül’dü
Gece bir ihanet gibi çökerken kentin üstüne
Nişangahı siperlerimizdi tankların
İnce yılan dilli bir hançer gibi
Mundar bir kahkahaya dönüşürken
Orospu gülücükleri
Nişangahı yüreğimdi
İhanetin
N’olur susmayın
Dilimdeki şarkılar.
Kimse görmesin sizi
Göz yaşlarım
Öfkem, boğazıma düğümlen
Çözülme yumruğum, büyük sabrım
Menekşeler
Bükmeyin boyunlarınızı
Sevgilim
Öfkenle besle umudumu
Otur türkü söyle başucumda
Tut elimden düşmeyeyim
Merhaba ,ey derviş sabrım
Öfkem
Bir yonca tarlasına götür beni
Savur toprağa
İnadımla sula beni
Biçildikçe çoğalayım
Biçildikçe boy vereyim
Dosta düşmana karşı