Güz Defteri

Kendini anlat diyorsun,gün ağarmadan
Gecenin diliyle seslen
Rüzgarın gözüyle bak gözlerime/sıcak,esrik
Varsın gurbete düşsün gölgen
Yüzünü döndüğün yer sıla
Kırılgan mevsimlere benziyorsun
Zaman ve mekandan uzak.

Dalıp gidiyorsun varlığımdan habersiz
Merdiven uzatıyorsun gökyüzüne
Yıldızlara değiyor başın,gülüşün güneşe bedel
Koçero sanıyorsun kendini/masum yüzlü eşkıya
Issız koyakların hükümranı,sicili bozuk çingene

Kendini seyre çıkıyorsun karşı kıyılara
Alaca karanlığında akşamların
Şarapla yıkıyorsun  patikaları
Bir yanın gök gürültüsü
Kelebek zarifliğinde bir yanın
Nereden gelip nereye gidiyorsun,meçhul
Bir nehir bilinmezliğinde
Bütün hayallerin gerçek,bütün gerçeklerin yalan
Silinip gidiyorsun zamanın gözlerinden
Dudağından düşürmediğin  ıslığın kalıyor geriye
Bir de rüzgarlar.

Gecenin bitimindesin,günün ağarma vakti
Dağlar mühürlendi,atın yorgun
Ateşinin alevleri sönmekte
Sesine ses vermiyor ipek şalda saklı hançer
Düşlere yer yok bulvarlarda,caddelerde tay kişnemez
Vurulmuş at iskeletleri yatıyor mavzer çattığın dağlarda
Sığınacak neren kaldı
Gökkuşağından başka

Elimi bırakma,gölgen eksilmesin üstümden
Mayıs yağmurlarında öp beni,seyrimize çıksın el alem
Düşlerin erguvan rengindeyim
Seninle sürüyor seninle başladığım masal
Bütün suçlarını bağışlıyor,kutsuyor bütün günahlarını
Peşinden koştuğun ömür
Bilirim iflah olmazlığını
Aşka ferman neylesin
Bahar yakışıyor sana.

13.03..2005

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.