“İnsanı ,yeryüzünün en güzel surette yaratılmış ve hizmete layık bir yaratığı olarak görmeye alışmadıkça, hayatımızın sahteliğini, ikiyüzlülüğünü ve alçaklığını üstümüzden atamayacağız”
Edebiyat tarihinde onun kadar tartışılan,yerilen ya da yüceltilen bir başkası yok gibidir.Kimilerince edebiyatta bir dev, kimilerince okunması bile “zul” sayılması, yargıya ve yargıcına göre değişin Maksim GORKİ,1868 yılında Novograd’da marangoz bir babanın ve ev kadını bir ananın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov’dur. Babasının erken yaşta ölümü ile annesi ile birlikte dayısının yanına yerleşen Gorki,11 yaşında geçim derdine düşer ve ekmeğini kazanmanın yollarını arar. Okuma yazmayı gemi aşçısından öğrenen Gorki’nin düzenli bir eğitimi yoktur.Çocukluğu ve ilk gençliği yoksullukla geçer.Daha sonra romanlarını,öykü ve oyunlarını yazacağı yoksul insanların içinde büyür, aynı yoksulluğu yaşar.Bir yandan günlük işlerle ekmeğini kazanmaya çalışırken bir yandan da Kazan Üniversitesi’ne devam eder.Burada Rus halkının düşünsel uyanışını amaç edinen aydınlarla tanışır ve özellikle Korelonko’dan etkilenir.Korelenko’nun yüreklendirmesiyle “Makar Çudra”(1892), “Çelkaş”(1895) ve “Koralov”(1895) adlı öykülerini yazar.Sol çevrelerle ilişkisini sıkılaştıran Gorki Marksizmle tanışır ve Rusya’daki kaynaşmanın nedenlerini sorgular.İlk gerçekçi yapıtlarını 1900’lü yıllarda vermeye başlar. “Çocukluğum”(1913), “Ekmeğimi Kazanırken”(1915) ve “Benim Üniversitelerim”(1923) üçlemesinde gençliğinin başıboş yaşamını ince ve alaycı bir dille anlatır.Çıraklık,ikona ressamlığı,gemide bulaşıkçılık,bekçilik gibi yaşamını kazandığı işleri öykülerinin konusu olarak seçer.Petersburgda kurduğu yayınevinde dönemin Çehov,Bunin,Andreyev gibi ilerici yazarların eserlerini yayımlar.
Edebiyat dünyasında “Küçük Burjuvalar”(1902) ve “Dipte”(1902)(Biz de “Ayak Takımı Arasında” adıyla sahnelenen oyun) adlı oyunlarıyla kabul görür ve tanınmaya başlar.Rus Bilimler Akademisi’ne seçilmesine rağmen siyasi kimliği ve politik etkinliği nedeniyle üyeliği Çar tarafından durdurulur.Çehov ve Korelonko Akademiden ayrılarak Çara karşı tepkilerini gösterirler.Marksist çevrelerle ilişkilerini geliştiren Gorki, Çarlığa ve Otokrasiye karşı tavrını sertleştirir ve 1905 ayaklanmasına Petersburgda etkin olarak katılır.Ayaklanmanın kanla bastırılmasına tanıklık eder.Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne katılarak Lenin’le tanışan Gorki 1905 yılında tutuklanır.Serbest kalmasıyla yurt dışına çıkar ve adıyla özdeşleşmiş olan ”Ana”yı yazar.Yurtdışında iken Bogdonoviç ve Lunaçarski lie birlikte devrimci göçmenler için dayanışmayı örgütlerler.Narodniklerin etkisinde kalan Gorki 1909 yılında parti içinde Lenin’le ters düşmesine karşın 1911-1912 yıllarında Iskarada yazar,Pravdanın edebiyat bölümünü yönetir.1913 yılında yine Lenin’in ısrarıyla Rusya’ya döner.Yapıtlarında Turgenyev’in Slavcılık anlayışına,Tolstoy’un siyasi görüşlerine,Dostoyevski’nin kahramanlarının edilgenliklerine ve zavallılıklarına karşı çıkar.Devrim sonrası SSCB de yayınlanan ilk edebiyat dergisi “Krasnaya Nov”’un sorumluluğunu üstlenir. Sosyalist gerçekçi akımın kurucularından olan Gorki yapıtlarında kaba,elektik ve vulger anlayışları reddeder.Bireysel olanı toplumsal olanda ararken toplumsal olanın, bireyin ruhsal ve psikolojik dünyasını,düşünce ve davranış sistemini belirlediğinin altını çizer,bireysel olanla toplumsal olanın iç içeliğini çözümler.Yapıtlarında Çehov’un etkisindedir ve kendisi de bu durumu doğrular.1898 yılında Çehova yazdığı mektubunda “.Senin Vanya Dayı’n dram sanatının yepyeni ,eksiksiz bir kişisi. Halkın boş inançlarına,vurdumduymazlığına ve budalalığa indirdiğin bir çekiç bu.Seni tam olarak Martıda ve Vanya Dayı’da anlamadılar.Senin oyununu izlediğim zaman hayatın bir mabuda kurban edildiğini düşündüm” diyecektir.Gorki,Çehov’dan oyunlarındaki mesajın netliği ile ayrılmaktadır.Küçük burjuvalar oyununda tutucu babalar ile liberal çocuklar arasındaki çatışmayı konu edinirken Dipte(Biz de Ayak Takımı Arasında adıyla gösterilen oyun ) Luka tipiyle toplumsal çelişkileri uzlaştırmak isteyen Hristiyan hümanizmasının sahte yüzünü açığa vurmaktadır.Yazlıkçılarda dönek liberallerle içtenlikli demokratlar arasındaki çatışmayı su yüzüne çıkarır.
Güneşin Çocuklarında ,Liberal bir aydının burjuva toplumda bağımsız bilimsel çalışma yapma savının gerçek dışılığını,
Barbarlarda,burjuva toplumunun barbarlığını sergilerken geri kalmış toplumların geri kalmışlığının burjuva uygarlık yalanıyla değil,devrimci kurtuluş yoluyla mümkün olabileceğini ,
Düşmanlarda sınıf bilincinin kendiliğinden ekonomik –demokratik mücadeleden siyasi mücadeleye sıçrayışını ,sosyalist bilincin yaygınlaşmasını konu edinir.
Sonuncularda otokrasinin kaçınılmaz sonunu,işçi sınıfının devrimci iktidarıyla yarının toplumunun kurulabileceğini,
Vassa Jeleznovada burjuva toplumunun iktisadi,siyasi,politik ve kültürel çöküşünü,moral ahlaki değerlerin çürümüşlüğünü vurgular.
Oldukça üretken bir yaşam süren Gorki,oyunlarının yanında Ana,Artamonov ailesi,Basiyaklar,Foma,Mujikler,Ana,Sıkıntı,Soytarı,Muhbir,Arkadaş,İnsanlarımız,Ekmek İşçileri, Drankovun Yüreği,Özgürlük,Dede ile Torunu,Hainin Anası,Zulüm adlı romanları ile Makar,Çudra Çelkaş,Korolov,Çocukluğum,Ekmeğimi Kazanırken,Benim Üniversitelerim,Üçler adlı öyküleri ve Küçük Burjuva ideolojisinin eleştirisi adlı incelemeleri başlıca yapıtlarıdır.
Gorki,yaşamıyla yapıtları arasında uyumu ve aynılığı yakalayan ender kişiliklerden biridir. Yaşamını,işçi sınıfının mücadelesinin her safhasına etkin katılım ve düşünsel üretime adarken, yapıtları da sanat alanında yaşamının aynası olagelmiştir hep.İnsanı, bulunduğu toplumsal konumdan ve kahramanlarının duygu ve düşüncelerinin,davranışlarının,psikolojik ve ruh halinin bulunduğu konumla bağıntısını ve karşılıklı etkileşimini çözümler. Onun kahramanları zavallı ve acınası insanlar hiç değildir. Kişiliklerini mücadelede bulan ve mücadele içinde pişen insanlardır.Yapıtlarının neredeyse tümünün ortak özelliği,insanın,insanlaşmasının toplumsal olmasıyla olanaklı olacağının mesajını vermesidir.Gorkiyi gerek çağdaşlarından gerekse günümüz sanatçılarından ayıran temel özellik de budur.Sanat tarihinde ,yönünü insana ve emeğe çeviren , sanatı özgürleşmenin ve mücadelenin aracı olarak gören, insan onurunun ve emeğin yüceliğini sanatına konu edinen pek az sanatçıdan biridir o.