Küresel Kapitalizm Döneminde Devlet-14

Öncelikle,  kapitalizmin bir evresinde başlayıp, ancak bir “bahar kısalığında” görülen, küresel sermaye açısından ise adının bile geçmesi imkânsız olan “ demokrasi” dönemi kapanmıştır. Bu dönemi karakterize eden karakterize eden “liberalizm dönemi” bitmiştir.  Bu aşamada yerkürenin bütününde egemen olan kapitalizmin gidebileceği başka bir köşe de kalmamıştır.

Varlığını devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu “kitlelerin rızasını alarak” toplumları yönetme dönemi sona ermiştir. Küresel kapitalizm iktidar biçimi olarak otokritik ve faşist iktidarlardan başka çaresi kalmamıştır. Bunun için de önceki bölümlerde açıklanan kitlelerin dinci ve ırkçı gerici eğilimleri kışkırtılarak örgütlü resmi güç haline getirilmektedir. Kapitalizmin önceki dönemlerinde az çok birbirinden ayrı duran ve hiç olmazsa “ durumu kurtarmak” adına el altından tahkim edilmesine karşın açıkça kabul görmeyen dinci ve ırkçı kesim, bu dönemde aynılaştırılarak birleştirilmiş ve küresel kapitalizmin kitle gücü haline getirilmiştir. Yine kapitalizmin önceki dönemlerinde, burjuvazinin yönetim meşruiyetini sağlamak için yasadışı- tabi yasaların bir anlam ifade ettiği dönemler kastedilmektedir- mafyatik yapıların içine girerken, küresel kapitalizm döneminin yönetiminde mafyatik yapılar devletin içine girmiştir. Son çeyrek yüzyılda uyuşturucu ticaretinin meşrulaşarak, ortalama on, on iki yaş çocuklarına ulaşıncaya kadar geniş pazarlar edinmesi neredeyse uluslararası ticaret düzeyine çıkarılması, ülkelerin ulusal bütünlüğünün ve özgür yaşam biçiminin çimentosu olan “laisizmin” çökertilmesi, dinci gericiliğin hedefine koyduğu kadın katliamlarının dünya ölçeğinde artması, sapkın fantezilerin alenen ifşa edilmesi, bilim ve sanatın dinsel doğmalarla baskılanması dinci gericiliğin meşruluk kazanmasının sonuçlarıdır.

Yine, kapitalizmin farklı dönemlerinde faaliyetleri birçok burjuva yönetimlerince yasaklanan, yaptırıma maruz kalan ırkçı faşizm dinci gericilikle bütünleştirilerek kapitalist iktidarların ortak kitlesel tabanını oluşturmuştur.  Kültürel alt yapısı daha gelenekçi geri bıraktırılmış ülkelerde olsun, aydınlanma devrimini yaşamış, bilim, sanat ve felsefede çığır açmış merkez kapitalist ülkelerde olsun ırkçı ve dinci ittifaklar ya iktidardadırlar ya da faaliyet gösterdikleri ülkelerde kitlesel güce sahip ikinci veya üçüncü partilerdir. Kendilerini ispatlama biçimi ırkçılıktır ve bu gücün görünür biçimi de farklı etnik kökene sahip olanlara karşı gerçekleştirdikleri kitlesel katliamlardır. Bu unsurlar bulundukları ülkelerde burjuva iktidarların “ meşru” kitlesel tabanıdırlar.

“Toplumsal daralma” olarak tanımladığımız ve esasında bir toplumsal parçalanmaya işaret eden husus budur. Her tarihsel olayın kendi zıttını doğurması kaçınılmazdır. Toplumlar bir proje olarak üretilmiş ve üreticisinin damgasını taşıyan metalik yapılar değildir, canlı, yaşayan mücadele eden, yenen ve yenilen sınıflardan oluşan organizmalardır. Küresel kapitalizmin kendine has, kitleleri boğucu, yaşamlarını tehdit eden iktidar biçimlerini alıp bağırlarına basmazlar. Karşı örgütlenmelerini oluştururlar, mücadele araçlarını yaratırlar, karşı koymanın yol ve yöntemlerini araştırırlar. Kapitalizmin farklı evrelerinde de tarihin tanıklık ettiği kapitalizme karşı mücadeleler, devrimler, yengi ve yenilgiler yaşanmıştır. Tarihin tanıklığı budur. Kapitalizmin bu evresinde de farklı biçimlerde görülen kitlesel tepkiler dünyanın bütün köşelerinden fışkırmaktadır. Bir ülkedeki kapitalizmi protesto eylemi anında başka bir ülkede vücut bulmaktadır. Denilebilir ki kapitalizmin tarihinde en sık ve en kitlesel eylemler küresel kapitalizm döneminin eylemleridir. Bu eylemler elbette kapitalizmin varlığına son veren eylemler olmaktan çok kitlelerin arayış eylemleridir. Bu eylemlerin ortak özelliği doğal olarak uluslararası olmalarıdır.

Yine doğal olarak şu soru sorulmalıdır:  Ömrünü tamamlamış, bu hasta, bu cüce kapitalizm, kendi kendini mezara koyamayacağına göre, işçi sınıfının ve dünyanın ezilen halklarının eksiği nedir?

Sonuca gitmek için, hedeflenen amaca ulaşacak uygun araçlara ihtiyaç vardır. Uygun aracın yerinde ve zamanında kullanılması hedefe yaklaştırır ancak mutlak hedefe ulaşılamayabilinir. Pratik öğretir. Yenilirsiniz, eksikliklerinizi tespit eder, araçlarınızı hazırlar, yeniden o hedefe doğru yola koyulursunuz. Devrimciler, karşılarındaki hedefin çetinliğini gözeterek, tarihin en iyi öğrencileri olmak zorundadırlar. Şimdiye değin başarılmış ya da yenilgiyle sonuçlanmış pratikler oldukça fazladır. Gerek yaşanmış pratikler, gerekse bu pratiklerde kullanılan araçlar taklit edilmeden, içinde bulunulan dönemin özellikleri iyi kavranarak ve içinde bulunulan dönemin sorunlarına cevap verecek, çözecek yol, yöntem ve araçların tespit edilmesi aciliyet kazanmaktadır.

Küreselleşen kapitalizm işçi sınıfını da küreselleştirmiştir. Bu tespit işçi sınıfının örgütlenme yapısının bu dönemin özelliği gözetilerek yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılar. Geçmiş dönemlerin çokça bürokratik, durağanlık içeren klasik devrimci örgüt ve partileri sözü edilen dönemin sınıf hareketlerinin örgütleme ve yönlendirme yeteneklerini kaybetmişlerdir. Bu gün sadece ülkesel bazda değil, yer küre ölçeğinde devasa İşçi sınıfını ve farklı toplumsal katmanlara mensup geniş kitleleri örgütleyebilme sorunuyla karşı karşıyadır.  Kendi yörüngesinde hareket eden kadın hareketlerini, gençlik hareketlerini, çevre hareketlerini ve muhalif toplumsal katmanların hareketlerini kendi çatısı altında ve bir bütün olarak sisteme karşı organize etmek, yönlendirmek göreviyle karşı karşıyadır. Bu görevin gerek ulusal/ülkesel platformlarda gerekse uluslararası platformlarda bir hedef olarak belirlenmesi, ülkesel devrimci sınıf hareketleriyle uluslararası devrimci sınıf hareketlerinin birleşik koordinasyonunun gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.